6 Numaralı Mühimme Defteri-Part 2: 91-119

27.11.18

- Annotations   ·   No Other Contributors   ·   Out of copyright   ·   Cloned 1 time

Vezîr Mustafâ Paşa'ya hüküm ki: Dergâh-ı Mu‘allâm topcılarından âdetleri üzre mukarrer olup Südde-i Sa‘âdetüm'de virilügelen buçuklardan on dört buçukları Donanma-i Hümâyûnum'da bile olan topcı kullarumdan müstehık olanlara tevcîh olunmasın emridüp buyurdum ki: Emrüm üzre zikrolunan buçukları Donanma-i Hümâyûnum'da olan topcı kullarumdan müstehık olanlara vech ü münâsib gördüğün üzre tevcîh eyleyüp defterlerine işâret itdüresin. 982 Mehâyif teftişine mübaşir olarak gönderilen Mehmed Çavuş'un rahatsızlığı üzerine yerine Maksut Çavuş'un gönderildiği. Yazıldı. Mezkûr çavuşa virildi. Fî 6 Ramazân, sene: 972 Beğşehri Beği Bâyezîd Beğ'e hüküm ki: Bundan akdem mehâyif teftîşine mübâşir olmak üzre gönderilen Dergâh-ı Mu‘allâm çavuşlarından Mehmed şikest olmağla istihdâma kâbil olmaduğı ecilden mezkûrun yirine zümre-i mezbûreden kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Maksûd zîde kadruhû ta‘yîn olunup irsâl olundı. Buyurdum ki: Varup vusûl buldukda, mezkûr Mehmed'i Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderüp mehâyif teftîşi hıdmetini mezbûrun mübâşeretiyle göresin. 983 Bilecik ve Tersâne-i Amire hizmetine tâyin olunup görevine gelirken hastalandığı bildirilen Hamidili Piyadeleri Beyi Sinan'ın yerine bir adamını göndermesi. Yazıldı. Topcılar çavuşına virildi. Fi't-târîhı'l-mezbûr. Hamîdili Piyâdeleri Beği Sinân'a hüküm ki: Dergâh-ı Mu‘allâm'a mektûb gönderüp; "ta‘mîri fermân olunan Kal‘a-i Ma‘mûriyye hıdmetine ta‘yîn olunup kal‘a tamâm olunca bir ân üzerinden hâlî olmayup hıdmet üzre iken maraza mübtelâ olup hâlen emr-i şerîf vârid olup Bilecik ve Tershâne-i Âmire hıdmetine ta‘yîn olunup gelürken ıztırâbun ziyâde olup bî-mecâl olduğun" bildürdüğün ecilden buyurdum [ki]: Hükm-i şerîfüm varıcak, yirüne yarar âdemün ta‘yîn idüp edâ-i hıdmet itdüresin; şöyle bilesin. 984 Ereğli yolunda öldürülen tüccarların kâtillerinden olup yakalanmışken serbest bırakıldıkları bildirilen kişilerin tekrar yakalanıp durumlarının teftiş edlmesi, suçluysalar Südde-i Saâdet'e gönderilmeleri. Yazıldı. Diyârbekir beğlerbeğisine hüküm ki: Bundan akdem Ereğli'ye bir menzil karîb yirde maktûl olup defnolunan bâzergânlarun kâtilleri ahvâlin arzeyledüğün ecilden ol bâbda sana mufassal hükm-i şerîfüm irsâl olunmışdı. Hâliyâ maktûl olan bâzergânlarun yoldaşlarından dârende Hacı Mahmûd nâm kimesne Dergâh-ı Mu‘allâm'a gelüp; "Ases Bekir ve Sa‘âdet-oğlı dimekle ma‘rûf kimesne ve Mardinlü Hadhordi-oğlı Abdullâh ve Sağrıcı-oğlı(?) Penbeci Hâcı ve Penbeci Haydar ve Harprutlu Şâh Hüseyin ve yoldaşı Şerbetçi Kâfir dahı ol bâzergânları katliden harâmîlerün yoldaşları olup maktûllerün ekser esbâbları anlarda olmağla ele getürilüp habsolunmışlar iken girü ıtlâk olundukların" bildürmeğin buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, mezbûrları ele getürüp gaybet idenleri şer‘le buldurması lâzim olanlara teklîf idüp buldurup getürdüp dahı sâbıkâ gönderilen mufassal hükm-i hümâyûnum muktezâsınca meyyitlerün ahvâlin defnitdükleri mahalden yoklatdurup bunlarun ahvâlin gereği gibi dikkat ü ihtimâm ile teftîş ü tefahhus idüp husûs-ı mezbûra mübâşeretleri var mıdur, ne tarîk ile ıtlâk olunmışlardur? Şöyle ki; ol harâmîlerün şerîkleri idüği şer‘le sâbit ü zâhir ola, maktûl bâzergânlarun mezbûrlarda ne mikdâr mâlı ve esbâbı var ise zuhûra getürüp hakîkat-i hâllerin mufassal ü meşrûh sicill itdürüp sûret-i sicilleriyle cümlesin habsile Südde-i Sa‘âdetüm'e irsâl eyleyesin. 985 Budun yeniçerilerinden Pervane adlı kişinin Podgradya karyesinde sâkin olan karısının kaybolması suçundan zanlı ve sâbıkalı olan Osman adlı kişinin örf olunarak işin ortaya çıkarılması. Yazıldı. Budun yeniçerilerinden Pervâne nâm kimesneye virildi. Fî 8 Ramazân, sene: 972 Hersek beğine ve Foça kâdîsına hüküm ki: Mektûb ve sûret-i sicil gönderüp; "Budun yeniçerilerinden olup kazâ-i mezbûra tâbi‘ Podgradya nâm karyede sâkin olan Pervâne'nün hâtûnı Kumrı yiğirmi yedi bin akça ve niçe esbâbla nâ-bedîd olup karye-i mezbûre ahâlîsine sü’âl olundukda ba‘zı mu‘temedün-aleyh kimesneler; "Dolne Kılonya nâm karyeden Osmân bin Turhan nâm kimesne muvâcehesinde; "Mezbûre Kumrı gâyibe olmazdan mukaddem mezbûr Osmân ekser zamânda mezbûr yeniçerinün evi önine uğrar, gelür gider idi ve karyemüz ahâlîsi arasında Osmân'un merkûme Kumrı ile mu‘âmelesi var idi ve bu söylenür idi. Bu fesâdı iden zanniderüz ve bundan esbak dahı mezkûr Osmân karyemüzde gelüp ehl-i karyeden Bâlî bin Atmaca'yı kılıç ile kovalayup Haydar Paşa'nun Pervâne Voyvodası habseyledi." diyü haber virdüklerin ve ol arada serbest karyeler olup sancakbeğleri teftîşden ihtiyât itdüklerin" bildürdüğün ecilden mezbûr Osmân'a örf olmasın emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, mezkûrı ihzâr idüp husûs-ı mezbûrı teftîş ü tefahhus kılup anun gibi inkâr iderse emrüm üzre örf idüp ahvâl nice olmış ise didürdüp sıhhati üzre sicill idüp kazıyye neye müncer olursa vukû‘ı üzre yazup bildüresiz. Kable's-sübût telef-i nefsden ve hılâf-ı vâkı‘ kazıyye arzolunmakdan hazer eyleyesiz. 986 Hezargrad, Şumnu ve Ruscuk kazâlarında kallâb olduğu bildirilen kişilerin yakalanıp kallâblıkla alakalı aletleriyle birlikte Südde-i Saâdet'e gönderilmeleri. Yazıldı. Süleymân Çavuş'a virildi. Fî 8 Ramazân, sene: 972 Hezârgrad ve Şumnı ve Ruscuk kâdîlarına hüküm ki: Hâliyâ Hezârgrad kazâsına tâbi‘ Isfırarniçe(?) nâm karye kurbinde sâkin Tur Alî ve Şumnı kazâsına tâbi‘ Verniçe nâm karyede Bediko nâm zimmî ve Ruscuk'da Deli Habîb nâm kimesneler kallâblar olup Südde-i Sa‘âdetüm'e gelmeleri lâzim olmağın buyurdum ki: ( ) vardukda, her birinüz taht-ı kazânuzda olanı hufyeten yoklayup yataklandurup ele getürüp dahı yanlarında kallâblığa müte‘allik bulunan âlât ü bları ve sikkeleriyle kendülerin mukayyed ü mahbûs yarar âdemlerinüze koşup Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesiz ve gönderdüğünüz kimesneler[e] tenbîh eyleyesiz ki, yollarda onat hıfzidüp gafletle gaybet itdürmekden hazer eyleyeler. 987 Kapı Ağası Yakub'a, vârisi olduğu müteveffâ Cafer'den kalan ve yağmalandığı anlaşılan malların, bulunarak Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Gümülcine ve Karasuyenicesi kâdîlarına hüküm ki: Kapum Ağası kıdvetü'l-havâs ve'l-mukarrabîn Ya‘kûb dâme ulüvvühû Ca‘fer nâm kimesne fevtolup vârisi olduğını bildürdükde cümle-i metrûkâtı Dergâh-ı Mu‘allâm kapucılarından Hasan zîde kadruhû ile Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderilmeğe hükm-i şerîfüm virilmişken; "Hâliyâ müteveffâ-i mezbûrun mâlın zevcesi Düri ve Mehmed bin Hacı Halîfe ve Süleymân bin Bâlî ve Abdî birâder-i Süleymân ve müteveffânun kulları Hüseyin ve Keyvân defterin kesüp mâl ü esbâbın gâret itmişlerdür." [diyü] mûmâ-ileyh tarafından i‘lâm olunmağın buyurdum ki: Hükm-i şerîfümle mezbûr kapucı kulum varıcak, mezkûrları ihzâr idüp gaybet ideni şer‘le buldurması lâzim olanlara buldurup kemâl-i dikkat ü ihtimâmla bi-hasebi'ş-şer‘ı'ş-şerîf teftîş idüp töhmet-i sâbıka ile müttehem olanı şer‘le ve kanûnla görüp müteveffânun metrûkâtından ne mikdâr mâlı ve esbâbı gâret olunmış ise bî-kusûr zuhûra getürüp defter idüp mühürleyüp ve imzâlayup mezbûr ile Südde-i Sa‘âdetüm'e göndermeyince olmayasız. 988 Mora'ya tâbi Kartine kazâsı ahâlisinden olup ticâret için Asitâne-i Saâdet'e gelirken yolda kefil bulamadığından küreğe konulduğu yolunda şikâyette bulunan Bortodor adlı kişinin serbest bırakılması. Yazıldı. Anabolı azebleri kapudânına hüküm ki: Hâliyâ Anabolı kâdîsı Südde-i Sa‘âdetüm'e mektûb gönderüp; "livâ-i Mora'ya tâbi‘ Kartine kazâsı muzâfâtından Agodori nâm karye sâkinlerinden olup Anabolı Kal‘ası'nda mîrî kalite küreğe virilen Bortodor nâm zimmî gelüp; "Sâbıkâ kâr u kisb itmek içün Âsitâne-i Sa‘âdet'e giderken Hayrabolı nâm kasaba voyvodası beni tutup kefîl taleb itdükde diyâr-ı gurbetde olmağın kefîl bulmağa mecâlüm olmaduğı ecilden habsidüp taş gemisine göndermişidi. Bî-günâh on üç yıldur ki kürek çekerüm." diyü tezallüm eyledüğin" bildürmeğin mücrim defterine mürâca‘at olundukda kefîli olmaduğı içün küreğe konılduğı mukayyed bulunmağın ıtlâk olunmasın emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varduğı gibi mezkûrı ıtlâk idesin. 989 Şerir ve şaki olduğu bildirilen Söğüdlü nâhiyesinden Sevindik oğlu Ali adlı kişinin teftiş olunup suçu sâbit olursa küreğe konulmak üzere Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Arz getüren Mehmed'e virildi. Fî 10 Ramazân, sene: 972 Kastamonı beğine, Tatay ve Boy-âbâd kâdîlarına hüküm ki: Sen ki Boy-âbâd kâdîsısın, mektûb gönderüp; "kazâ-i mezbûra tâbi‘ Söğüdlü nâhıyesinden Sevindük oğlı Alî nâm kimesne içün; "Mezkûr Alî şerîr ü şakî kimesne olup mezkûra tâbi‘ niçe zûr şâhidleri olup niçe müslimânlarun maslahatların mu‘attal idüp ve niçe müslimânlardan karz akça alup virmeyüp ve ba‘zı kimesnelerün yitişmiş ıyâlin kendü istedüği gibi irtişâ itmeyince kimesneye virdürmeyüp ve ehl-i örf tâyifesiyle gezüp müslimânları gamzidüp nâ-hak yire akçaların aldurup bunun emsâli te‘addîden hâlî değillerdür." diyü cemâ‘at-i müslimînden cem‘-ı kesîr gelüp şekvâ itdüklerin" arz itdüğün ecilden buyurdum ki: Göresiz; kazıyye arzolunduğı üzre olup mezkûrun vech-i meşrûh üzre müslimânlara zulm ü te‘addîsi var ise -ki, bi-hasebi'ş-şer‘ı'ş-şerîf sâbit ola- şer‘le sübût bulan kazıyyelerin sicill idüp mezkûrı yarar âdemlere koşup Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesiz ki küreğe konıla; şöyle bilesiz. 990 Sahte arz ve hüccet düzenleyen Karahisar-ı Şarkî Kadısı Nâibi Sinan'ın teftiş olunup Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Mektûb getüren Ma‘r[û]f nâm kimesneye virildi. Fî 8 Ramazân sene: 972 Karahısâr-ı Şarkî beğine ve kâdîsına hüküm ki: Sen ki kâdîsın, mektûb gönderüp; "kazâ-i mezbûrda Kara Ya‘kûb Zâviyesi'nün Şeyhı Mehmed gelüp Sinân nâm nâyib zâviye-i mezbûrenün meşîhatine sâbıkâ kâdî olan Mevlânâ Şa‘bân ismine bir müzevver arz yazup elinde bulunup şer‘a murâfa‘a olduklarında mezkûr arzun niçe yirde galatı olup ve mevlânâ-yı merkûmun mührine ve imzâsına tatbîk olundukda aslâ mutâbakati olmayup müzevver idüği sahîh olmağın aynı ile hıfzolunup vukû‘ı üzre sicill olunmışdur ve a‘yân-ı vilâyetden sika vü mu‘temedün-aleyh kimesneler; "Mezkûr nâyib niçe müzevver vakıf-nâmeler yazup aynı ile elinde bulunup müzevver idüği zâhir olmağın kâdî sâbıkâ emânet koyup hıfzitdürmişdür. Mezkûr bu makûle fi‘l-i kabîh ve fesâd ü şenâ‘atden hâlî değildür." diyü haber virdüklerin" arzidüp ve Ma‘rûf ve Velî nâm kimesneler gelüp; "Mezbûr nâyib iki nefer oğullarıyla bunlarun evlerin basup sonra hâşâ, sümme hâşâ; "Çehâr-yâr'a sebbeyledinüz." diyü bunlarun gaybetinde sicill itdürüp ve Ferhâd nâm kimesnenün dahı; "Evüm basdun." diyü ehl-i örf eline virüp habsitdürüp dört yüz altunların alup zulm ü te‘addî eylemişdür." diyü şekvâ itdükleri ecilden buyurdum ki: Göresiz; fi'l-vâkı‘ müzevver huccet ve arz yazup vech-i meşrûh üzre fesâdı ve şer‘a muhâlif kabîh fi‘li var ise ki, üzerine sâbit ü zâhir olan mevâddı sicill idüp yarar âdemlere koşup sûret-i sicilleriyle bile Dergâh-ı Mu‘allâm'a gönderesiz. 991 Aksaray kazâsı İmaret karyesinden Yusuf adlı kişinin "İlbaşı oldum." diyerek bir hayli fesad ve şenaati icra eylediği şikâyet edildiğinden, teftiş olunup suçu sâbit olursa küreğe konulmak üzere Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Mektûb getüren Kemâl nâm kimesneye virildi. Fî 8 Ramazân, sene: 972 Aksarây beğine ve kâdîsına hüküm ki: Sen ki kâdîsın, mektûb gönderüp; " "a‘yân-ı şehirden Sinân Halîfe ve Pîrî ve Hacı Kemâl ve Ahmed ve Alî ve Hâce Halîl ve Hacı Mehmed ve Seydî Ahmed nâm kimesneler ve gayrilerden cem‘-ı kesîr gelüp kazâ-i mezbûra tâbi‘ İmâret nâm karyeden Yûsuf nâm kimesne içün; ""Ben ilbaşı oldum." diyü şehirde ve kurâda yöriyüp niçe dürlü fesâd ü şenâ‘at idüp niçe müslimânlarun hılâf-ı şer‘ akçaların alup ve vilâyetimüze kâdî olanlarun ma‘zûl olduklarında ardlarınca varup bir tarîk ile iftirâ idüp bir niçe akçasın alagelmiş şerîr ü şakî kimesnedür." diyü şekvâ idüp ve mezkûrun karyesi halkından Mustafâ ve Nasûh ve İbrâhîm ve Alî nâm kimesneler ve gayriler dahı; "Bizüm Delüler nâm cemâ‘at ile su husûsında nizâ‘ları olup emr-i şerîf getürdüklerinde anlardan bir niçe altun alup; bizüm emirlerimüzi ve fetvâlarımuzı bel‘ elleyüp niçe akçamuz alup envâ‘-ı te‘addî eylemişdür." diyü şekvâ idüp ve Seğirden nâm karyeden Alî Beğ nâm kimesne; "Mezkûr Yûsuf; "Beni ilbaşı oldum." diyü benüm evüm basup beni muhkem döğüp hılâf-ı şer‘ bir niçe akçam aldı." diyü şekvâ idüp ve Sultân nâm karyeden Kocabeğ nâm kimesne; "Mezbûr Yûsuf evine bir nâ-mahrem kız getürüp; "Kızkarındaşumdur." diyü bir niçe müddet yanında turdukdan sonra mezbûreyi nikâhlanmak istedükde ehl-i karye mâni‘ oldılar." diyü haber virüp ve Kumartaş nâm karyeden Şâh Velî ve Bozca nâm kimesneler ve Sorsu nâm karyeden Velî ve Şa‘bân ve Budak nâm kimesneler ve Akhısâr nâm karye keferesinden Usturca ve Kırca ve Hudâvirdi nâm zimmîler ve sâyir karyelerden niçe müslimânlar meclis-i şer‘a gelüp mezbûr Yûsuf içün; " "Ben ilbaşı oldum, bana ilbaşı hıdmeti virün." diyü ba‘zımuzı döğüp ve ba‘zımuzun nâ-hak yire akçasın alup niçe dürlü zulm ü te‘addîler eylemişdür." diyü şekvâ itdüklerin" i‘lâm itdüğün ecilden buyurdum ki: Göresiz; mezkûrun fesâd ü şenâ‘ati ve şekâveti arzolunduğı gibi ise ki, bi-hasebi'ş-şer‘ı'ş-şerîf sâbit olursa, şer‘le sübût bulan kazıyyelerin sicill idüp mezkûrı yarar âdemlere koşup sûret-i sicilleriyle bile Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesiz ki küreğe konıla. Tezvîr [ü] telbîsden ve şühûd-ı zûrdan ve hılâf-ı vâkı‘ kimesneye ise zulm ü hayf olmakdan ihtirâz idesiz. 992 Bosna'da yapılması ferman olunan kalenin inşâsında çalıştırılacak sipâhilerin isim ve timarları defterinin gönderilip yapılacak sefere hazırlanması. Yazıldı. Kethudâsı Hüseyin'e virildi. Fî 12 Ramazân, sene: 972 Bosna beğine hüküm ki: Livâ-i mezbûrda binâsı fermân olunan kal‘anun mühimmât u levâzimine livâ-i mezbûr sipâhîlerinden mu‘âvenet itmesin emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, ol irsâl olunan emr-i hümâyûnum üzre sefere hâzır u müheyyâ olup ve kal‘a husûsı dahı mühimdür, kal‘a-i mezbûrenün binâsına kifâyet mikdârı sipâhî ta‘yîn eyleyesin ki, varup emrüm mûcebince kal‘a-i merkûmenün binâsına ve sâyir lâzim olan mühimmine mu‘âvenet ü muzâheret eyleyeler. Husûs-ı mezbûr mühimdür; ihmâl ü müsâheleden hazer eyleyesin ve ta‘yîn olunup gönderilen sipâhîlerün isimleri ve tîmârları defterinün bir sûretin mühürleyüp Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin ki, sonra hıdmet tamâm olup yoklandukda emrüm muktezâsınca varup hıdmetde bulunanlar ve hılâf-ı emr te‘allül idüp varmayanlar kimler idüği ma‘lûm-ı şerîfüm ola; şöyle bilesin. 993 Niğbolu ve Vidin sancakları kadılıklarında bulunan kallâbların yakalanmaları için Hezargrad kadısı Mevlânâ Muhyiddin'in müfettiş, Süleyman Çavuş'un mübaşir tâyin olunduğu, yakalanan kallâbların sicil suretleriyle Südde-i Saâdet'e gönderilmeleri. Yazıldı. Mezbûra virildi. Fî 8 Ramazân, sene: 972 Hezârgrad Kâdîsı Mevlânâ Muhyiddîn'e hüküm ki: Şimdiki hâlde Niğbolı ve Vidin Sancakları Kadîlıkları'nda ba‘zı kallâblar zuhûr idüp kalb altun ve akça kesüp kallâblık itmekle altun ve akça emrine küllî ihtilâl ve te‘âmül-i nâsa inhılâl virdükleri ecilden anun gibi kallâblar yoklanup ele getürilmesine seni müfettiş ve Dergâh-ı Mu‘allâm çavuşlarından Süleymân zîde kadruhûyı mübâşir ta‘yîn idüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, zikrolunan kâdîlıklara varup toprak kâdîlarıyla kasabât u kurâyı ve sâyir şübhe olan mevâzı‘ı yoklayup etrâf u cevânibden dahı küllî dikkat ü ihtimâm ile tetebbu‘ idüp şol kimesnelerün ki kallâblığı bi-hasebi'ş-şer‘ sâbit ola, der-zencîr idüp kallâblığına müte‘allik ellerinde bulunan esbâbların ve sikkelerin ve kesdükleri akça vü altundan mevcûd olanı mühürleyüp yarar âdemlere koşup Atebe-i Ulyâm'a gönderüp sıhhati üzre ahvâllerin arzeyleyesin ve ba‘zı kallâblar tutıldukda sübaşılar ve voyvodalar cerîmelerin alup meclis-i şer‘a getürdüklerinde hımâyet idüp; "Kallâblıkların isbât idün." diyü kelimât iderlerimiş. Ol bâbda kimesneye hımâyet olunmayup gereği gibi mukayyed olup anun gibi bir kallâbı sikkesi ve kesdüği kalb altun ve akçasıyla tutup getürdüklerinde elinde bulunan alâyim ki, ameline delâlet ide, tamâm dikkat ü ihtimâm idüp elbette kallâblığını zuhûra getürüp şer‘le sübût u zuhûr bulduğı gibi sicill idüp sûret-i sicilli ile mukayyed ü mahbûs göndermeyince olmayasın ve ba‘zı kimesnelerün hasımları olup veyâhûd ahz ü celb maslahatı içün kendü hâllerinde olanlarun evlerine kalb altun ve akça ve sikke bırağup sonra; "Kallâbdur; evinde bu asıl nesne vardur." diyü gamzidüp te‘addî olunurımış. Ol asıl kendü hâllerinde olanlara hılâf-ı vâkı‘ isnâd ile hayfolmakdan sakınasın ve bir kimesne bilmedin elinde kalb ve yaramaz altun ve akça buluna, alduğı yiri bulıvirince ol kimesneye dahlolunmaya. Meger ki; kendü ameli idüğine zannoluna veyâ kallâb şerîki olmağla müslimânlara [sü’âl olundukda] müslimânlar eyülüğine şehâdet itmeyeler, ol kimesnelerün ahvâline mukayyed olup tehdîd idüp şerîkin buldurup kallâb hakkında cârî olan emrüm mûcebince amel eyleyesin. Bu husûsda tamâm ikdâm idüp ol asıl müfsidleri hüsn-i tedârükle ele getürdükden sonra zikrolunan kâdîlıklarda muhkem nidâ itdürüp min-ba‘d kırık ve kalb altun ve akça isti‘mâl itdürmeyüp men‘ u def‘ idesin ve ele giren kallâblar ale'l-ittisâl irsâl eylemek içün sancakbeği âdemlerinden ve kılâ‘ müstahfızlarından kifâyet mikdârı âdem alup mukayyed ü mahbûs sûret-i sicilleriyle kallâbları teslîm idüp Südde-i Sa‘âdetüm'e irsâl eyleyesin ve muhkem tenbîh eyleyesin ki, yollarda getürür iken gicede ve gündüzde gaflet itmeyüp onat vechile hıfzidüp bir ferdi gaybet itdürmekden hazer ideler. 994 Üsküb ve Köstendil sancakları kadılıklarında bulunan kallâbların yakalanmalarıı için Kratova kadısı mütefettiş, İskender Çavuş'un mübaşir tâyin olunduğu, yakalanan kallâbların sicil suretleriyle Südde-i Saâdet'e gönderilmeleri. Mezbûra virildi. Bir sûreti; Kratova Kâdîsı Müfettiş, Üsküb ve Köstendil sancaklarında; mübâşir İskender Çavuş. 995 Sofya ve Alacahisar sancakları kadılıklarında bulunan kallâbların yakalanmaları için Rudnik kadısının müfettiş, Sinan Çavuş'un mübaşir tâyin olunduğu, yakalanan kallâbların sicil suretleriyle Südde-i Saâdet'e gönderilmeleri. Mezbûra virildi. Bir sûreti; Rudnik Kâdîsı Müfettiş, Sofya ve Alacahısâr sancaklarında; Sinân Çavuş mübâşir. 996 İstanbul'daki Yahudilerin kalp ve yaramaz akçaları toplayarak yük ile Ankara'daki Yahudilere gönderip piyasaya sürdükleri bildirilmekle, Anadolu beylerbeyi ve Ankara kadısının kallâbları yoklayıp yakalayarak Südde-i Saâdet'e göndermeleri. Sinân Çavuş'a virildi. Fî gurre-i Şevvâl, sene: 972 Bir sûreti, Anatolı beğlerbeğisine ve Ankara kâdîsına; " "Hâliyâ nefs-i Ankara'da Sivriler ve Hısâr'da sâkin Boyacı ve Dökmeci nâm kimesneler ve Çubuk kazâsında Aydıncık nâm karyede mütemekkin Muhyiddîn nâm kimesne... Ammâ; mezbûr karyeden mezkûr kimesne kalkup gidüp kande idüği ma‘lûm değildür. Lâkin akça ve altunın hufyeten karye-i mezbûre halkına getürüp virüp bi'l-fi‘l anlar harcitmek üzredür. Bunlardan gayri Ankara sancağında her kazâda vardur; kimler idüğin dimeğe ikdâm idemezin ve Gerede kazâsında dahı ba‘zı kimesneler vardur; Gerede akçası dimekle ma‘rûf akça gelüp her yirde harcolunur, meşhûrdur ve bunlardan mâ-adâ İstanbul'da olan Yehûdîler kalb ve hurde ve yaramaz akçayı cem‘ idüp Ankara'da olan Yehûdîlere yük ile gönderüp Ankara'da ve sâyir yirlerde harciderler." diyü arzolunup bunlardan gayri ba‘zı kallâblar zuhûr idüp kalb altun ve akça kesüp kallâblık itmekle...." diyü bundan aşağası mezkûr mufassal hüküm gibi yazılmışdur. 997 Sâbık Varna kadısı Abdurrahman'ın Vezir Mehmed Paşa'nın Varna kasabasında bulunan vakıf karbansarayının yanından denize kadar yaptırdığı su yolu karizinin karbansarayın duvarına zarar verme ihtimali olduğu takdirde ortadan kaldırılması. Yazıldı. Prevadi kâdîsına hüküm ki: Hâlen düstûr-ı mükerrem Vezîrüm Mehmed Paşa edâma'llâhü te‘âlâ iclâlehûnun kasaba-i Varna'da bir vakıf kârbânsarâyı olup; "Sâbıkâ Varna Kâdîsı olan Abdurrahmân deryâya icrâ itdürmek içün kârbânsarây kurbinden bir suyolı kârizi ihdâsına mübâşeret idüp deryâya dühûl itdüği mahâlde hev[â] muhâlif olur emvâc-i deryâ ihdâs olunan kârizün suyın karup kârbânsarây binâsına ve buğday harmenine zarar müterettib olur." diyü müşârun-ileyh tarafından arzolunmağın buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm vusûl buldukda, bi'z-zât üzerine varup göresin; fi'l-vâkı‘ kâdî-i mezbûrun mübâşeret itdüği kârizün müşârun-ileyhün kârbânsarâyı dîvârına ve harmenine zararı vâkı‘ olursa def‘ u ref‘ idüp şer‘a ve emre muhâlif kimesneye iş itdürmeyesin; eslemeyenleri yazup arzeyleyesin. [Yev]mü'l-İsneyn, fî 8 Ramazân, sene: 972 998 Kırkkilise, Zağraeskisi ve Yenice-i Kızılağaç kadılıklarından dışarıya koyun verilmeyip İstanbul zahiresi için gönderilmesi ve bu iş için görevlendirilen Bâlî Çavuş yardım talep ettiğinde müsellem verilmesi. ki: Yazıldı. Koyun emînine virildi. Fi't-târîhı'l-mezbûr. Kırkkilise beğine ve Kırkkilise ve Zağraeskisi ve Yenice-i Kızılağaç kâdîlarına hüküm Mahrûse-i İstanbul zahîresi içün, eger haymâne koyundur ve eger gayridür, ahâr yire koyuvirmeyüp toğrı mahrûse-i mezkûreye sürüp getürmek [içün] Dergâh-ı Mu‘allâm çavuşlarından Bâlî zîde kadruhû ta‘yîn olunmışdur. Mu‘âvenete âdem lâzim oldukda yüz elli nefer müsellem virilmesin emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm ile varıcak, siz ki kâdîlarsız, bu bâbda her birinüz mukayyed olup taht-ı kazânuzda olan memerr ü ma‘berleri onat vechile dikkat ü ihtimâmla dâyimâ yoklayup anun gibi mahrûse-i İstanbul zahîresiyçün eger haymâne koyundur ve eger gayridür, âhar yire salıvirmeyüp yarar süriciler ile vakti ve mevsimi geçmedin mahmiyye-i mezkûreye gönderesiz ve gönderdüğünüz âdemlere gereği gibi tenbîh idesiz ki, yollarda kasabât u kurâya uğrayup koyun telef itmeyeler. Anun gibi zikrolunan koyunları sürmek içün mu‘âvenete müşârun-ileyh çavuşuma âdem lâzim olup taleb eyledükde, sen ki sancakbeğisin, emr-i şerîfüm müsted‘âsınca yüz elli nefer müsellem ta‘yîn idüp gönderesin ki, koyunları sürüp lâzim olan mu‘âveneti idüp mahrûse-i İstanbul'a toğrı iletüp kasabât u kurâdan aslâ bir yire uğratmayalar. Bu husûs mühimdür; müsellem ihrâcında ihmâl olunup maslahat avk u te’hîr olunmakdan hazer eyleyesiz ve bu bahâne ile kimesnenün akçası alınup zulm ü hayf olmakdan ihtirâz eyleyesiz. 999 Rumeli beylerbeyi iken ölen Hasan Paşa'nın muhallefâtından aldığı eşyanın parasını vermeyen ve Tımışvar beylerbeyinin yanında bulunan sabık Sofya Voyvodası Ahmet'ten paranın tahsil edilerek Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Kethudâsına virildi. Fî 8 Ramazân, sene: 972 Tımışvar beğlerbeğisine hüküm ki: Bundan akdem Rûmili Beğlerbeğisi iken fevtolan Hasan Paşa'nun muhallefâtından sâbıkâ Sofya Voyodası olan Ahmed hayli esbâb alup akçasın virmeyüp bi'l-fi‘l senün yanunda olduğı i‘lâm olunmağın alduğı esbâbun defteri sûreti aynı ile ihrâc olunup sana gönderildi. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, zikrolunan defter mûcebince mezkûr voyvodadan alduğı esbâbun bahâsın bî-kusûr alup mühürleyüp Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderüp teslîm itdüresin; te‘allül itdürmeyesin. 1000 Kastamonu'da Abdullah adlı kişinin evini basarak emval ve eşyasını garet eyleyen ehl-i fesad ve suhte tâifesinin yakalanıp teftiş olunması. Yazıldı. Kastamonı beğine hüküm ki: Abdullâh nâm kimesne gelüp; "Sûhte nâmına ba‘zı ehl-i fesâd cem‘ olup memlekete akça salup alup leyl ü nehâr ev basup fesâd ü şenâ‘atden hâlî olmayup ve Hızır bin İlyâs nâm kimesne zikrolunan sûhtelerle bile olup mukaddemâ oğlum çeküp alup gidüp ba‘dehû oğlum gaybet idüp geldükde oğlumı şehre alup getürüp mezbûrlar evüme gelüp bir katırum alup gidüp sonra katırı gönderdükden sonra girü gelüp mezkûr katırı ve evümden ba‘zı esbâbum alup gidüp ve mukaddemâ evümden esbâbum sirka olunup Yemeni ve Elmaçukurı ve Göynükler nâm dîvân halkınun ehl-i fesâdı mazınnamdur. Bu bâbda ziyâde hayfolmışdur." diyü bildürdi. İmdi; sancağun hıfz u hırâseti ve zuhûr iden ehl-i fesâdı ele getürüp şer‘le haklarından gelinmek uhdene lâzimdür. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, bu bâbda bi'z-zât mukayyed olup fi'l-vâkı‘ sancağunda ol vechile sûhte nâmına kimesne var ise te’hîr ü tevakkuf itmeyüp üzerlerine varup hüsn-i tedbîr ü tedârükle ele getürüp anun gibi elvirmeyüp muhârebe vü mukâteleye mübâşeret iderler ise demleri heder olmak üzre sancağun sübaşıları ve sipâhîleri ve sâyir il-eri ile bi'l-cümle her ne tarîkla mümkin ü mutasavver ise bi-eyyi tarîkın kân ehl-i fesâdı ele getürüp fesâd ü şenâ‘atleri sâbit ü zâhir olanları mecâl virmeyüp mahallinde şer‘le lâzim geleni icrâ idüp yirine koyasın. Arza muhtâc olanları habsidüp arzeyleyesin ve mezkûrun evin basup esbâbın ve tavarın alanları dahı ihzâr idüp gaybet idenleri şer‘le buldurması lâzim olanlara buldurup getürdüp mukaddemâ bir def‘a şer‘le faslolmamış ise ve on beş yıl geçmiş değil ise toprak kâdîsı ma‘rifeti ile şer‘le teftîş idüp göresin. 1001 Tatarbazarı kazâsına tâbi Bedriçmalamut adlı karye halkının sipâhileri Dîvâne Mahmud'a timar bedelini derbend karye oldukları iddiasıyla ödemek istemediklerinden defter kayıtlarına göre sipâhinin alacağının tahsil olunması. Yazıldı. Mehmed Paşa hazretlerine hıdmet iden Pîrî Çavuş'a virildi. Fî 10 Ramazân, sene: 972 Sofya kâdîsına hüküm ki: Dârende Dîvâne Mahmûd nâm sipâhî gelüp; "Tatarbâzârı kazâsına tâbi‘ Bedriçmalamut nâm karye tîmârı olup müteveccih olan hakkın; "Derbend âdeti üzre virürüz." diyü te‘allül itdüklerin" bildürdükde, Südde-i Sa‘âdetüm'de olan deftere nazar olundukda karye-i mezbûre derbend olmağın hâsılı ve ispençesi sâyir re‘âyâ gibi mukayyed bulunmağın buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, husamâyı berâber idüp zikrolunan sûret-i deftere nazar idüp hak üzre teftîş eyleyüp hâsıl olan terekelerinden öşr ü sâlâriyyelerin yiğirmi beşer akça ispençelerin ve sâyir müteveccih olan hukûk her ne ise kânûn u defter muktezâsınca hükmidüp bî-kusûr alıvirüp; "Derbend âdeti üzre virürüz." diyü deftere muhâlif te‘allül itdürmeyesin. Eger tahvîl ü târîhıne düşenden üzerlerinde güzeşte hakkı dahı var ise ba‘de's-sübût tahvîline düşen hakkın hükmidüp bî-kusûr alıviresin. Anun gibi deftere muhâlif re‘âyâsından ınâd ü muhâlefet idüp şer‘a ve emre itâ‘at itmeyen kaç nefer olursa ınâd ü muhâlefetlerin sicillât idüp sûret-i sicilleriyle mukayyed ü mahbûs Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin ki küreğe konıla. Bu bâbda Sol-kol Alaybeğisi olan Husrev Kethudâ zîde kadruhû mübâşir ola. Ammâ; emr-i şer‘den tecâvüz itmeye; şöyle bilesin. 1002 Çankırı kazâsı Hacib karyesinden, hakkında fesadcı ve şirret olduğu yolunda şikâyet bulunan Receb bin Mehmed adlı kişinin teftiş olunup küreğe konulmak üzere Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Karye-i Hâcib'den Hızır nâm kimesneye virildi. Fî 10 Ramazân, sene: 972 Kangırı kâdîsına hüküm ki: Mektûb gönderüp; " "Kazâ-i mezbûra tâbi‘ Hâcib nâm karyeden Receb bin Mehmed nâm kimesne içün; "Behrâm ve Ahmed nâm sipâhîler üzerlerine hak eger nâ-hak şehâdet itmek lâzim gelüp veyâ döğişmek veyâ da‘vâ vü husûmet lâzim gelürse birbirimüze muhâlefet eylemeyelüm." diyü beş altı nefer kimesnelere talâk-ı selâseye şartitdürüp ve mezbûr kendünün Arab hıdmetkârlarıyla Süleymân ve Ahmed nâm karındaşlarun bir abd-i mu‘taklarınun yolın basup katlidüp tevâbi‘ı ile ba‘zı müslimânlarun üzerlerine varup nâ-hak yire muhkem darb u ât eyledüğinden mâ-adâ Yûsuf nâm kimesnenün bir kısrağınun ayağın fadup ve Mahmûd nâm kimesnenün bir öküzin öldürüp ve Abdürrezzâk nâm kimesnenün bir katırınun ayağın çalup ve İsmâ‘îl nâm kimesnenün bâğçesine sığırların salıvirüp yıkdurup te‘addî eyledüği şer‘le sâbit olmışdur; şerîr ü ehl-i fesâd kimesnedür." diyü ehl-i vukûf sika vü mu‘temedün-aleyh müslimânlardan cem‘-ı kesîr haber virdüklerin" i‘lâm itdüğün ecilden buyurdum ki: Göresin; kazıyye arzolunduğı gibi olup bi-hasebi'ş-şer‘ı'ş-şerîf sâbit olursa şer‘le sübût bulan kazıyyelerin sicill idüp mezkûrı yarar âdemlere koşup Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin ki küreğe konıla; şöyle bilesin. 1003 Kış günlerinde Van Kalesi'nin burçlarındaki karların süpürülmesi işi ile Van Kalesi'nin fethinden beri görevli bulunan kale içindeki kefere tâifesinin bu işi yapmamak için getirdikleri hükmün dikkate alınmayıp hizmete devam ettirilmesi. Yazıldı. Arz getüren Odabaşı Mehmed'e virildi. Fî 10 Ramazân, sene: 972 Van beğlerbeğisine hüküm ki: Mektûb gönderüp; "Van azebleri gelüp; "Kal‘a-i Van azîm kal‘a olup binâ olunandan berü leyl ü nehâr kapu ile nevbet hıdmetin elli kimesne idüp ve eyyâm-ı şitâda ziyâde kar olup burc üzerinden karı süpürmek lâzim olduğına binâ’en kal‘a içinde sâkin olan kefere tâyifesinün gayri hıdmetleri olmaduğı ecilden sâbıkâ İskender Paşa her mahalleye birer mikdâr burc süpürmesin ta‘yîn idüp ellerine mühürlü tezkire virüp feth-ı hâkânîden berü bu minvâl üzre kar yağdukda süpürigelüp mu‘ayyen hıdmetleri iken zikrolunan hıdmeti itmemek içün hüküm getürdükleri ecilden işbu senede vâkı‘ olan karı kefere tâyifesi süpürmeyüp; "Bizüm hıdmetimüz ziyâde çoğ olup bu def‘a kal‘anun karın dahı süpürmek emrolunmağın bu kadar hıdmetün uhdesinden gelmeğe kâdir değilüz." diyü tazarru‘ eylemeğin fi'l-vâkı‘ bu diyârda vâkı‘ olan kal‘alar toprakdan olup ve kal‘a-i mezbûrenün meremmâtı ziyâde olup ve bu vilâyet dahı kış yiri olmağın ziyâde kar yağup şöyle ki; vaktiyle süpürilmeyüp temîz olmayicek kardan ve sudan kal‘a dîvârına zarar u ziyân olur ve azeb tâyifesi gemilerün ve köprülerün ve nerdübânlarun ve kılâ‘ meremmâtıyçün ba‘îd yirden ağaç ve sâyir kereste getürüp hıdmetleri ziyâde olmağın kal‘a içinde olan kefere tâyifesi idegeldükleri üzre kar süpürmesine mu‘âvenet itmezler ise bunlarun bu mikdâr hıdmete adem-i kudretleri vardur." diyü bildürmişsin. Buyurdum ki: Feth-ı hâkânîden berü müşârun-ileyh İskender ta‘yîn itdüği üzre kal‘a içinde olan kefereye eyyâm-ı şitâda kal‘a burclarınun karın süpürdüp hıdmetlerin itdürüp olıgelene muhâlif kimesneye te‘allül ü nizâ‘ itdürmeyesin. 1004 Devlet malını zimmetine geçirdiği, fısk u fücûr ve fesadcılıktan uzak durmadığı bildirilen Çankırı Kalesi erenlerinden Şahveled'in küreğe konulmak üzere Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Hızır nâm kimesneye virildi. Fî 10 Ramazâni'l-mübârek, sene: 972 Kangırı kâdîsına hüküm ki: Mektûb gönderüp; "Kangırı Kal‘ası erenlerinden Şâhveled nâm kimesne içün; "Eşirrâdan olup dâyimâ tezvîr ü telbîsden hâlî olmayup medhali olmaduğı da‘vâlara karışup ve evinde hamr küpleri vaz‘ idüp hamr ile toldurup ve hısâr içinde şürb-i hamr iderler iken karındaşı oğlı bıçaklanup sâbıkâ mâl-ı mîrî sirka eyledüği sicill olunmışdur." diyü i‘lâm itdüğün ecilden buyurdum ki: Göresin; kazıyye arzolunduğı gibi olup bi-hasebi'ş-şer‘ sâbit olursa şer‘le sübût u zuhûr bulan kazıyyelerin sicill idüp mezkûrı yarar âdemlere koşup sûret-i sicilleriyle bile Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin ki küreğe konıla; şöyle bilesin. 1005 Moton câniblerinde deryâ muhafazası hizmetiyle görevlendirilen Hâssa Galata reislerinden Hüseyin Reis'in gemisine konulan mücrimlerden zabtı mümkün olmayanların donanmaya alınıp yürine Anadolu kürekçisi verilmesi. Yazıldı. Mezbûr re’îse virildi. Fî 8 Ramazân, sene: 972 Piyâle Paşa'ya hüküm ki: Hâliyâ Hâssa Galata re’îslerinden Hüseyin Re’îs'ün kadırgasına küreğe kırk-elli mücrim konılup Moton câniblerinde deryâ muhâfazasında alıkonılmak üzre irsâl olunmışdur. Buyurdum ki: Donanma-i Hümâyûnum varup mülâkî oldukda, mahall-i mezbûra varınca zikrolunan mücrimlerün serkeşlerinden zabta kâbil olmayanları Donanma-i Hümâyûnum'a alup yirlerine Anatolı kürekcilerinden kürekci viresin. 1006 Gürcü beylerinden Levend Bey'in adamlarına İstanbul'dan Erzurum serhadlerine gidebilmeleri için yol hükmü verildiği. Yazıldı. Mahrûse-i İstanbul'dan Erzurum serhaddine varınca yol üzerinde olan kâdîlara; Gürci beğlerinden Levend Beğ âdemleri Haydar ve Üveys ve Hacı ve Mehmed nâm kimesnelere yol hükmi. 1007 Narda reâyâsının voyvodalarına isnad ettikleri suçların teftiş olunarak neticesinin bildirilmesi. Yazıldı. Narda ve Angelikasrı kâdîlarına hüküm ki: Kazâ-i Narda re‘âyâsı Südde-i Sa‘âdetüm'e âdem gönderüp; "Voyvodamuz olan kimesne tereke vü bâğlarımuzdan şer‘-ı şerîf muktezâsınca âyid olan öşr ü sâlâriyyeyi ve öşr-i şırayı aynı ile almayup üzerimüze bırağup ba‘de-zamânin tereke vü şıra bahâlu oldukda gelüp akça taleb idüp ziyâde akçamuz alup ve on beş-yiğirmi levend ile kasaba vü kurâmuza gelüp müft ü meccânen yim ü yimek ve koyun ve kuzı ve tavuk ve sâyir me’kûlâtımuzı alup ve resm-i arûsumuzı kânûn u defter mûcebince almayup ziyâde alup ve üzerimüzde bir cerîme sâbit olmadın ba‘zımuzı dutup bilâ-ma‘rifeti'l-kâdî cebr ile ziyâde akçamuz alup ve işlenen etmeğün narhı sekiz yüz dirheme mütehammil iken etmekcilerimüz üzre ziyâde bahâ ile buğday tarheyleyüp dörder yüz dirheme narh virmek ile re‘âyâya muzâyaka virüp ve birimüz mürdoldukda vâris-i ma‘rûfı olup şühûd-ı udûl ile şer‘î verâsetin isbât itmeğe kâdirler iken istimâ‘ itdürmeyüp bilâ-ma‘rifeti'l-kâdî muhallefâtın alup zabteyleyüp ve kızlarımuzun rızâları ve velîlerinün izni olmadın bilâ-ma‘rifeti'l-kâdî istedüği kimesnelere cebr ile tezvîc itdürüp ve ba‘zı yetîme hurratü'l-asl re‘âyâ kızların birer bahâne ile tutup Yehûdîlere "esîr" diyü bey‘ eyleyüp hılâf-ı şer‘ u kânûn te‘addî itdüğin" bildürmeğin buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm vardukda, bu husûsları yirlü yirinden bi'z-zât onat vechile teftîş eyleyüp göresin; isnâd olunan kazâyâ arzolunduğı gibi midür, fi'l-vâkı‘ re‘âyânun kızların rızâları ve velîlerinün izinleri olmadın fuzûlî tezvîc itdüği sahîh midür, kaç nefer kimesnenün kızın tezvîc eylemişdür ve Yehûdîlere "esîr" diyü bey‘ eyledüği vâkı‘ mıdur, kaç nefer kızı bey‘ eylemişdür ve kimlerün kızıdur ve iştirâ eyleyenler kimlerdür, re‘âyâdan hılâf-ı şer‘ u kânûn akça alınmış mıdur ve kimlerden ne mikdâr nesne alınmışdur ve narhdan ziyâde ile etmekcilere buğday tarhitdüği vâkı‘ mıdur, tarhı zamânında buğday si‘ri ne idi, ne mikdâr ziyâde ile tarheylemişdür, bi'l-cümle re‘âyâya zulm ü te‘addîsi var mıdur, keyfiyyet-i ahvâli niçedür; tamâm ma‘lûm idinüp aslâ bir mâddesin ketmitmeyüp mufassal [ü] meşrûh yazup bildüresin. 1008 bkz. hkm. 980 Yazıldı. Kethudâsına virildi. Beğşehri Beği Bâyezîd Beğ'e hüküm ki: Hâlâ mektûb gönderüp; "Nefs-i Beğşehri'nde tâze irişmiş şehirlü oğullarından bir niçe kimesneler bâğçelerde sohbet idüp birine "Sultân Bâyezîd" diyü isim koyup ve birine "Kuduz Ferhâd" ve birine "Ağsak Seyfüddîn" diyü ad virüp mukaddemâ olan sancakbeği habsidüp te’dîb ü tenbîh itdükde mütenebbih olmayup girü ol nâm ile beyne'l-akrân meşhûrlardur." diyü bildürdüğün ecilden mukayyed ü mahbûs Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderilmesin emridüp buyurdum ki: Mezkûrlara yollarda hıfz u hırâset içün kifâyet mikdârı hısâr-erenleri ta‘yîn idüp emrüm mûcebince kayd ü bend ile Dergâh-ı Mu‘allâm'a gönderesin. Yolda onat zabtitdürüp gaflet ile gaybet itdürmekden hazer eyleyesin; şöyle bilesin. 1009 Erdel kralının; Tımışvar ve Budun askerlerinin yardımına yetişmediği için Tokay ve birkaç kalesinin düşmanın eline geçtiği ve kendisinin de kalelerinin düşman elinde kalması suretiyle sulha razı olduğu yolundaki mektubunun alındığı; Nemçe kralının, gönderilen ahidnâme şartlarını kabul ederek aldığı kalelerden çekilmediği takdirde yardım için Erdel'e gönderilen askerlerle Nemçe'nin aldığı kalelerin muhasara edileceği. Yazıldı. Erdel Kralı İstefan Kral'a hüküm ki: Dergâh-ı Âlem-penâhum'a mektûb gönderüp; "Nemçe kralı tarafından vilâyet-i mezbûreye dühûl iden adû-yı bed-rûy Tokay Kal‘ası'yla bir niçe kal‘alarınuz alup Budun ve Tımışvar askeri mu‘âvenete irişmemeğle adû-yı hâksâr gâlib olup üzerinüze yörimek kasdları oldukları mesmû‘ınuz oldukda def‘a kâbiliyyet olmayup nâ-çâr barışmak sûreti gösterildüğin ve alınan kal‘alarınuz zabtlarında olduğın" i‘lâm eylemişsiz. Mektûbunuzda her ne ki dinilmiş ise ızz-i huzûruma arzolunup ma‘lûm-ı şerîfüm olmışdur. Eyle olsa; vilâyet-i mezkûre şemşîr-i zafer-te’sîrimüzle fetholunmış vilâyetümden olup baban Yanoş Kral Atebe-i Ulyâm'a ızhâr-ı sadâkat ü ubûdiyyet itdüği ecilden krallığı ile ser-firâz kılınup vefât idicek sen dahı yarar kulum-oğlı kulum olmağın merâhım-i cemîle-i husrevânemden baban yiri sana ihsânum olup âsûde-hâl üzre vilâyetün mazbût u muntazam iken mâ-beynde olan mu‘âhede-i hümâyûnuma muhâlif Plaj Menhar(?) diyen müfsid gavgâsıyla ol cânibe dahl ü ta‘arruz olundukda anlarun ellerinden alınan kılâ‘a rızâ virilmemişidi. Vilâyet-i mezbûre Memâlik-i Mahrûsem'den iken aldukları kılâ‘ anlarun tasarruflarında kalmak ihtimâli var mıdur! Beher-hâl uhde-i aliyye-i husrevâneme vâcib olduğı üzre tedârük görilür. Senün vüfûr-ı celâdet ü şehâmetünden şimdiye değin düşmenün hakkından gelinmek me’mûl idi. Mukâbele idecek mikdâr leşkerün var idi; ihmâl beğlerden ve leşkeründen midür? Münâsib vaz‘ olmamışdur ve bundan evvel kral-ı mezbûrdan harâcla gelen ilçisi ahid-nâme-i hümâyûnı kral kendü nâmına tecdîd kılmak recâsına göndermiş iken; "Ol tarafdan bu esnâda memleketimüze ahde muhâlif tecâvüz olunmağla nakz-ı ahd olmak ihtimâli ile ol cânibe bir mikdâr hareket olmışdur. Ahd ü emânda sâbit-kadem olmağa safâ-yı hâtır ile râ‘î vü râğıb olup muhâlefet itmek ihtimâli yokdur." diyü tazarru‘ u niyâz itmeğle ahid-nâme-i hümâyûnumun sûretin alup ol cânibe ulağla gitmişidi. Şimdiye değin krala varup mülâkî olmışdur ve mâ-beynimüzde ahd-i hümâyûn bu minvâl üzre mukarrer olmışdur ki, alduğunuz kal‘alardan Bana Kal‘ası elinüzde kalup sâyir alınan kal‘alar kendülere teslîm olunmak meşrût olup bu tarîkla sulhı kabûl idüp Nemçe leşkerinün hâliyâ alınan kal‘alarınuzdan el çeküp sana teslîm iderlerse ahd-i şerîfümüz mukarrer olur. Gerekdür ki; nâme-i hümâyûnumuz varup vusûl buldukda, vech-i meşrûh üzre mâ-beynde olan ahd ü emân mukarrer olup sahîh cevâb gelince cem‘ıyyetüni zinhâr tağıtmayup muhkem düşmen yarağıyla hâzır u müheyyâ turasın. Tımışvar beğlerbeğisi vilâyet-i Tımışvar askeriyle ve Solnok Beği Hasan dâme ızzühû Budun'dan mu‘âvenete gelen asker halkı ile bulundukları yirlerde cem‘ıyyetle hâzır bulunup senün cânibüne nâzır olmak tenbîh olunup Rûmili beğlerbeğisi dahı umûmen Rûmili askeri ile hâzır olmışlardur. Eger sulhı kabûl idüp alınan kal‘alarınuzdan âdemlerin ihrâc itmezler ise mu‘âvenete emrolunan asker-i hümâyûnumuzla inşâ’a'llâh alınan kal‘alar muhâsara olunup bi-ınâyeti'llâhi te‘âlâ gereği gibi haklarından geline; şöyle [bilesiz]. 1010 Erdel kralının, Nemçelilerin elinde kaleleri olduğu halde Nemçe ile sulh yapmasına razı olunulmayacağı; Tımışvar beylerbeyinin Budun ve Rumili beylerbeyinden ihtiyaç kadar asker isteyip tedbiri elden bırakmayarak düşman tarafından alacağı haberleri bildirmesi. Yazıldı. Mustafâ Çavuş'a virildi. Fî 11 Ramazân, sene: 972 Tımışvar beğlerbeğisine hüküm ki: Hâliyâ Dergâh-ı Mu‘allâm'a mektûb gönderüp Vilâyet-i Erdel Kralı İstefan Kral'dan vârid olan mektûbı bile irsâl eylemişsin. Ol bâbda her ne ki dinilmiş ise ale't-tafsîl ma‘lûm-ı şerîfüm oldı. Eyle olsa; vilâyet-i mezbûre Memâlik-i Mahrûsem'den olup ol kal‘alar düşmen eline düşmiş iken ol cânible dostluk idüp sulhitdüğine rızâ-yı şerîfüm yokdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, ol cânibden gaflet üzre olmayup her ne mahalde bulunursan cem‘ıyyetünle hâzır u müheyyâ turup ve cem‘ıyyete gelüp irişmeyenlere mektûb ü âdem gönderüp yanuna cem‘ idüp ve Budun'dan Solnok Beği Hasan dâme ızzühû ile mu‘âvenete gelenlerden bir ferdi koyuvirmeyesin. Budun beğlerbeğisine tekrâr hükm-i hümâyûnum gönderilüp; "Bin beşyüz âdem ile mu‘âvenet olunmaz; külliyyet üzre asker gönderesin." diyü emrüm olmışdur. Sen dahı müşârun-ileyhe mektûb gönderüp lâzim ise taleb idesin. Ol asker dahı gelüp irişdüği gibi yat u yarağınuzla müretteb ü mükemmel düşmen yarağıyla hâzır olup emr-i şerîfüm olmadın cem‘ıyyetüni tağıtmayasın. Rûmili'nden dahı mu‘âvenete asker lâzim ise arzidesin; kifâyet kadar asker irsâl oluna. Bu bâbda kemâl-i teyakkuz u intibâh üzre tedbîr ü tedârükde kusûr komayup ol tarafdan vâkıf u muttali‘ olduğun ahbâr-ı sahîhayı i‘lâm itmekden hâlî olmayasın; şöyle bilesin. 1011 Budun beylerbeyinin Solnok beyi ile Tımışvar beylerbeyinin yanına gönderdiği askerin az olduğu, külliyetli miktarda asker hazırlayıp göndermesi. Yazıldı. Bu dahı. Budun beğlerbeğisine hüküm ki: Hâliyâ Atebe-i Ulyâm'a mektûb gönderüp; "Solnok Beği Hasan dâme ızzühûyı Budun askerinden bin âdem ile Tımışvar beğlerbeğisi yanına mu‘âvenete irsâl itdüğün" bildürmişsin. Ol bâbda her ne ki dinilmiş ise ma‘lûm-ı şerîfüm oldı. Eyle olsa; vilâyet-i Budun'da senün yanunda on binden ziyâde asker-i hümâyûnum var iken Budun'da kalduğun takdîrce vilâyet-i Erdel'e küllî düşmen müstevlî olmışken mu‘âvenete ol mikdâr asker kifâyet ider mi? Buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, aslâ te’hîr ü tevakkuf itmeyüp külliyyet üzre asker tedârük idüp müretteb ü mükemmel yat u yaraklarıyla ber-vech-i isti‘câl müşârun-ileyh beğlerbeği yanına irsâl eylemekde kemâl-i ikdâm ü ihtimâm idesin. Bu bâbda ihmâl olunmakdan gâyetle ihtirâz idesin. Şöyle ki; mu‘âvenete emrüm üzre kifâyet kadar asker irişmemekle ol taraflarda ırz [u] nâmûs-ı saltanatuma muhâlif iş ola, netîcesi sana âyid olur; bilmiş olasın. 1012 Marmara kasabası halkının şikâyeti üzerine niyabetten alınması için hakkında emir gönderildiği halde niyanebette devam ettiği bildirilen Hasan Fakih adlı kişinin niyabetten alınması. Yazıldı. Hamza nâm kimesneye virildi. Fî 14 Ramazân, sene: 972 Marmara kâdîsına hüküm ki: Kasaba-i mezbûre halkı âdem gönderüp; "Hasan Fakîh nâm kimesne içün mukaddemâ vilâyet halkı şikâyet itmeğin niyâbet itmemek içün hükm-i şerîf virilmiş iken girü emre muhâlif niyâbet ider." diyü bildürdükleri ecilden buyurdum ki: Mezbûr sâbıkâ niyâbetden emr-i şerîfümle ref‘ olmış iken girü emr-i şerîfüme muhâlif niyâbet iderler ise, ref‘ idüp min-ba‘d niyâbet itdürmeyesin. [Yev]mü'l-Erbi‘â, fî 10 Ramazâni'l-mübârek, sene: 972, Kostantıniyye 1013 Al-i İzze tâifesi şeyhine âit timarın Tikrit beyine verilmesiyle Tophane ve barut hizmetinin aksadığı sâbık Bağdad beylerbeyi tarafından bildirildiğinden, timarın tekrar şeyhe verilip yıllık üç bin kantar güherçile işlenerek İstanbul'a gönderilmesi. Yazıldı. Kethudâsına virildi. Fî 15 Şevvâl, sene: 972 Bağdâd beğlerbeğisine ve Hızâne-i Âmire'nün Bağdâd cânibi defterdârına hüküm ki: Sâbıkâ Beğlerbeği olan Husrev dâme ikbâlühû Dergâh-ı Mu‘allâm'a mektûb gönderüp; "Âl-i Izze tâyifesinün şeyhı olup Ebû-Bekir A‘râbı'yla kadîmden itâ‘at üzre olup tîmârı Tikrît beğine virilmekle üzerinde olan A‘râb perîşân olup yollar münsedd olduğından mâ-adâ anda olan tophâne ve ba[r]ut-hâne mühimmâtı bâbında muzâyaka çekilür." diyü tîmârı mukarrer olmasın i‘lâm itmeğin top-hâneye odun getürüp hıdmet itmek üzre tîmârı kendüye mukarrer olup hükm-i hümâyûnum virilmişdür. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, vilâyet-i mezbûrede olan harâbe köy yirlerinden ve sâyir bulunan mevâzı‘dan barut olmağa kâbil güherçile var ise çıkardup mezkûrun develerine odun taşıdup sâyir lâzim olan harcın Hazîne-i Bağdâd'dan sarfidüp sükker gibi bişürdüp güherçile itdürüp yılda iki-üç bin kıntâr güherçile hâsıl itmek ardınca olasın ki, hâsıl olan güherçile mahrûse-i İstanbul'a getürile. Husûs-ı mezbûr emr-i mühimdür; gereği gibi mukayyed olup zikrolunan mikdâr güherçileyi ihzâr itmek bâbında envâ‘-ı sa‘y ü ikdâm üzre olasın ve ne mikdâr harcolursa muhâsebeye kayditdüresin. 1014 Tâyin olundukları su yolu hizmetine gitmemekte direnen Selanik yörüklerinin inadında ısrar edenlerinin küreğe konulmak üzere Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Âdemine virildi. Fî 13 Ramazân, sene: 972 Selanik Yörükleri bulunan yirlerün kâdîlarına hüküm ki: Hâliyâ Selanik Yörükleri Sübaşısı Husrev dâme mecdühû Südde-i Sa‘âdetüm'e âdem gönderüp; "sübaşılığına müte‘allik olup taht-ı kazânuzda sâkin olan Yörükler fermân-ı şerîfümle suyolı hıdmetine ta‘yîn olundukda varmayup evlerinde kalup tenbîh ü te’kîd olundukda dahı ınâd idüp ihmâl ü müsâhele itdüklerin" bildürmeğin buyurdum ki: Hükm-i şerîfümle müşârun-ileyhün âdemleri vardukda, her birinüz taht-ı kazânuzda sâkin olup mûmâ-ileyhün sübaşılığına müte‘allik Yörükler emr-i şerîfümle suyolı hıdmetine ta‘yîn olundukda aslâ te’hîr ü tevakkuf itdürmeyüp ve gaybet idenleri onbaşılarına ve müştereklerine teklîf idüp buldurup ta‘yîn olunan hıdemâta sürüp çıkarup ihmâl itdürmeyesiz. Şöyle ki; fermân olunan hıdmete çıkmak tenbîh olundukdan sonra varmayup ınâd idüp evlerinde kalanı kayd ü bend idüp Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin ki küreğe konıla; şöyle bilesiz. 1015 Diyarbakır'da, Şeyhler tâifesiyle müşterek kullandıkları, Bel(?) ve Hüseyinler mezraalarının tâife tarafından gerekli tamirat ve bakımlarının yapılmadığı gerekçesiyle, hisse ayrımı talebinde bulunan karye halkının müracaatının incelenerek devlet malına ve halkın faydasına olacak şekilde muamele olunması. Yazıldı. Akşehir* Beği olup vilâyet-i Diyârbekir tahrîri fermân olunan Mûsâ dâme ızzühûya ve Kâtibi Ârif zîde kadruhûya hüküm ki: Dârende Yûsuf nâm kimesne gelüp; "Bel(?) ve Hüseyinler nâm mezra‘aları karye-i mezbûrede sâkin olan Şeyhlar tâyifesiyle kadîmden tasarruf idegelüp hâlen mezkûr tâyifenün ziyâde zulm ü te‘addîleri vardur; harâbe itmişlerdür, ta‘mîr itmezler. Her tâyife hıssamuz ayrılursa kendü yirlerimüzi ta‘mîr iderüz." diyü bildürmeğin buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak göresiz; arzitdüği gibi ise bu bâbda mâl-ı mîrîye ve re‘âyâya enfâ‘ olanı ile amel idüp hılâf-ı şer‘ u kânûn kimesneye iş itdürmeyesiz. * Metinde 'Kırşehri" olarak geçmektedir. 1016 Mamuriye Kalesi'ne mevacip götüren yeniçerileri öldürmekle zanlı olan Amid'de sâkin Tegeltici Kasım ve arkadaşlarının yakalanıp Südde-i Saâdet'e gönderilmeleri. Yazıldı. Diyârbekir beğlerbeğisine hüküm ki: Âmid'de sâkin Tegeltici Kâsım ve Köpekkıran-oğlı Kassâb nâm kimesneler ve Kör Murâd nâm zimmî hıdmetkârlarıyla cümle on iki nefer kimesne Ma‘mûriyye Kal‘ası'na mevâcib alup giderken Karahısâr-ı Sâhıb kurbinde nâ-bedîd olan yeniçerileri anlar katlitdükleri istimâ‘ olunmağın mezkûrlar yoklanup ele girüp Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderilmesin emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, te’hîr itmeyüp bu bâbda bi'z-zât mukayyed olup zikrolunan kimesneleri hufyeten tetebbu‘ u tecessüs idüp bulup ele getürüp dahı emrüm mûcebince mukayyed ü mahbûs yarar âdemler ile Dergâh-ı Mu‘allâm'a gönderesin. Yolda ve izde onat vechile hıfzitdürüp gaflet ile gaybet itdürmekden hazer eyleyesin. 1017 Haleb sancağında ve hacc-ı şerîf yolu üzerinde harabe bir vaziyette bulunan Salda mezraasını ihya etmek isteyen Kapı Ağası Yakub'a mukâtaa bedelini Hızâne-i Âmire'ye eda etmek üzere verilmesi. Yazıldı. Haleb beğlerbeğisine ve Arab defterdârına hüküm ki: Hâliyâ Südde-i Sa‘âdetüm'de Kapum Ağası Ya‘kûb dâme ulüvvühû Haleb sancağında Cebel-i Sem‘ân nâhıyesinde hacc-ı şerîf yolında Toman Hânı kurbinde havâss-ı hümâyûnumdan olan Salda‘ nâm mezra‘a harâmîler yatağı olup niçe kimesneler katl ü gâret olunup hâlen zikrolunan mezra‘ayı ta‘mîr ü ihyâ itmek murâd idinüp defter-i hâkânîye nazar olundukda terekesi üç bin akça hâsıl yazılmış bulunmağın kimesnenün yazılu ve nizâ‘lusı olmayan fellâhlardan cem‘ idüp mezra‘a-i mezbûreyi ımâret eyleyüp ol yirler emn ü emân ile ma‘mûr olup ihyâ vü âbâdân itmek şartıyla mahsûli mukâbelesinde üç bin akça mukâta‘a takdîr olunup sâl-be-sâl mukâta‘a-i mezbûreyi Hızâne-i Âmirem'e edâ itmek üzre müşârun-ileyhe virilmesin emridüp buyurdum ki: Zikrolunan mezra‘ayı müşârun-ileyhe murâd itdüği üzre kimesnenün yazılusı ve nizâ‘lusı olmayan fellâhlardan ma‘mûr u âbâdân idüp hâsılı mukâbelesinde takdîr olunan mukâta‘ayı Haleb Hazînesi'ne teslîm itmek şartıyla müşârun-ileyhe zabt u tasarruf itdürüp hâricden kimesneyi dahl ü ta‘arruz itdürmeyesin. Sonra ma‘mûr u âbâdân oldukda emrüm ne vechile olursa anunla amel oluna; şöyle bilesin. 1018 Zihne kadısı ile Dergâh-ı Muallâ Çavuşu Ivaz'ın Rumeli'nde sağ kolda bulunan kadılıklardaki celeb tâifesini yoklama ve yeni celeb yazma işi ile görevlendirildiği. Yazıldı. Zihne kâdîsına hüküm ki: Şimdiki hâlde mahrûse-i İstanbul'un yazılu koyun celeblerinün ba‘zı mürde ve ba‘zı müflis ü nâ-bedîd olmağla mahrûse-i mezbûrede et husûsına ziyâde muzâyaka çekilüp celeb yazılması mühimm ü lâzim olup senün istikâmetüne i‘timâd-ı hümâyûnum olmağın vilâyet-i Rûmili'nde sağ-kolda vâkı‘ olan celebi yazmak içün seni ta‘yîn idüp celeb defterinün sûreti aynı ile ihrâc olunup mühürlenüp Dergâh-ı Mu‘allâm çavuşlarından kıdvetü'l-emâsil Çavuşum Ivaz zîde kadruhûya teslîm olunup irsâl olundı. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfümle vardukda, kat‘â te’hîr ü terâhî itmeyüp bu husûsa bi'z-zât çavuşumla mübâşeret idüp her kâdîlıkda olan celebleri tamâm dikkatle teftîş idüp göresin; mezkûrlardan; "Mürde vü nâ-bedîd oldı." didükleri kimlerdür ve ne târîhda ve ne mahalde fevt ü nâ-bedîd olmışlardur ve hem vefâtlarına ve nâ-bedîd olduklarına kimler şehâdet iderler, isimleri ve resimleriyle yazup defter eyleyesin ve "Müflis olmışlardur." didükleri celeblerün ahvâlleri nedür, fi'l-vâkı‘ müflis olmışlar mıdur, niçedür; tamâm dikkat ü ihtimâmla teftîş ü tetebbu‘ idüp göresin; egerçi müflis olmağla dahı celeblikden çıkmak ihtimâli yokdur ammâ; hakîkati üzre tefahhus idüp yanunda ne vechile sâbit ü zâhir olursa başka defter dutup mufassal ü meşrûh yazup kaydeyleyesin. Bu husûsları sonradan yine tefahhus itdürüp gördürsem gerekdür. Şöyle ki; müflis ü müteveffâ vü nâ-bedîd adına yazılan kimesnelerün hılâfı zâhir ola, ol şehâdet idenleri kaç nefer kimesneler ise mecâl virmeyüp siyâset olunur ki, sâyirlerine mûcib-i ıbret ü nasîhat vâkı‘ ola. Bi'l-cümle iflâsı ve mevti ve gaybet-i munkatı‘a ile gaybeti sâbit ü zâhir olan celebler kaç neferdür ve zimmetlerine ne mikdâr koyun mukayyed ise anlarun yirine ol mikdâ[r] koyuna ribâ-horlardan ve sâyir mütemevvil ü mâldâr olan kimesnelerden eger hısâr-erenleridür ve ra‘ıyyetden bilâ-emr tîmâra çıkan ecnebîlerdür ve eger toğancı ve muhtesib ve premkür ve knezdür ve eger sâyir erbâb-ı vezâyif ü cihâtdur ve eger tüccâr ve ehl-i kisb ü kârdur, bi'l-cümle Dergâh-ı Mu‘allâm kullarından ve sipâhî tâyifesinden mâ-adâ celeb olmağa münâsib ne mikdâr kimesne ma‘lûm idinürsen -ki, mütemevvil ü mâldâr ola- ne kâdîlıkdan ve ne köyden ise isimleri ve iştihârlarıyla mufassal yazup defter idüp mu‘accelen Südde-i Sa‘âdet-bahşum'a arzeyleyesin. Ne asıl kimesneler idüği görilüp hakîkat-i hâlleri ma‘lûm oldukdan sonra celebliğe mukarrer kılınup emr-i şerîfüm sâdır oldukdan sonra celeblik hıdmeti eyleyeler ve zikrolunan tâyifeden mukaddem koyun ehli olanları yazasın. Anlardan sonra sâyir tâyifeden yazup ta‘yîn eyleyesin. Ammâ; bu bâbda ziyâde ikdâm ü ihtimâm idüp sahîh mâldâr u mütemevvil olanları kudretlerine göre yazasın ki, sonradan her birisi teşekkî idüp; "Benüm kudretüm yokdur." diyü ızhâr-ı acz itmeyüp dahı tekrâr görilmeğe ihtiyâc eylemeyesin ve bundan akdem ba‘zı celebler mâldâr u mütemevvil kimesneler iken tekâlîfden mu‘âf olmağıçün birer mikdâr koyuna celeb yazılmışlardur. Kudretlerine göre ziyâde koyuna tahammülleri vardur ve ziyâde mâldâr u mün‘ım olup cüz’î koyuna kaydo- lunan celebleri sıyânet itmeyüp ve koyun celebi olmağa münâsib olan sığır celeblerin mikdârlarına göre koyuna kaydeyleyüp celeb ahvâlin bir vechile tedârük eyleyesin ki, tamâm muntazam olup et bâbında muzâyaka çekilmeye ve aslâ bir kimesneye kudretinden ziyâde tahmîl ü teklîf olunmayup tamâm adâlet üzre yazup aslâ bir ferde meyl ü hımâyet itmeyüp yazduğun kimesnelerün hakîkat-i hâlin sıhhati üzre yazup ehl-i garaz söziyle kimesneye zulmolmakdan ziyâde hazer eyleyesin ve Akkirman ve Kili Kâdîlıkları'nda ba‘zı kimesneler koyun-eri olup sâyebânlar yapup celeblere koyun bey‘ itmek içün koyun üredüp ol tarîk ile celeblikden ihrâc olunmışlarıdı. Anları tamâm ihtimâm üzre yoklayup emr-i sâbık mûcebince her birine ne mikdâr koyun üretmek takdîr olunmış ise şartların ri‘âyet idenlerün mevcûd bulunan koyunların yazup defter idüp şartların ri‘âyet itmeyenleri girü celeb kaydidüp anlarun ahvâlinde müşevveş nesne komayup koyun üredüp şartların ri‘âyet ideni tefrîk idüp itmeyenleri celebliğe mukarrer kılasın. Bi'l-cümle yazduğun celeb ahvâli cümle senden sü’âl olunur. Şöyle ki; sonra hılâfı zâhir ola, netîcesi sana âyid olur. Beğlerden ve sübaşılardan ve voyvodalardan ve sipâhîlerden ve gayriden muhassılan hîç ahad celeb yazmak umûrına karışmayup kimesneye hımâyet itmeyeler, maslahata mâni‘ olup avkeylemeyeler. Anun gibi fermân-ı şerîfüme mugâyir dahl ü ta‘arruz idenleri her kim ise yazup arzeyleyesin ki hakkından geline ve toprak kâdîları celeb yazmak husûsında gereği gibi mu‘âvenet ü muzâheret eyleyüp lâzim geleni ihzâr idüp ihtimâmda dakîka fevtitmeyeler. Bu bâbda ihmâli olanları isimleriyle yazup arzeyleyesin ki, bir vechile haklarından geline ki, sâyirlerine mûcib-i ıbret olup min-ba‘d kimesne fermân-ı şerîfüme [muhâlif] iş itmek ihtimâli olmaya ve her kâdîlıkdan ne mikdâr mürde vü müflis ve gaybet-i munkatı‘a ile gâyib olanlardan ne mikdâr kimesne ihrâc idersen ihrâc itdüğün başka defter idüp mukarrer itdüğün celebleri dahı müstekıl defter idüp sâbıkda defter olunduğı gibi cümlesin karışdurmayup bir vechile temîz ü pâk yazup defter idesin ki, mürâca‘at lâzim geldükde ne kâdîlıkda ve kangı karyede idüği bulunmağa âsân ola. 1019 Tatarbazarı Kadısı Muslihiddin ile Sâbık İstanbul Sübaşısı Hüseyin Çavuş'un Rumeli'nde solkolda bulunan kadılıklardaki celeb tâifesini yoklama ve yeni celeb yazma işi ile görevlendirildiği. Yazıldı. Bir sûreti, Rûmili'nün sol-kolında vâkı‘ olan yazılu celebler içün yazıldı; Tatarbâzârı Kâdîsı Muslihıddîn'e. Sâbıkâ İstanbul Sübaşısı Hüseyin Çavuş'a virildi. Fî 25 Ramazân, sene: 972. 1020 Tırnovi kazâsında havâss-ı hümâyundan olup Kanunî'nin kızına temlik olunarak mülknâmesi verilen Leskofça, Radoviçe-i Müslim ve Radoviçe-i Gebr adlı karyelerin sınırlarının yeniden tesbit edilerek hüccet-i şeriyyesinin verilmesi. Yazıldı. Uncı-zâde Ahmed Çavuş'a virildi. Fî 13 Ramazân, sene: 972. Şumnı ve Hezârgrad ve Tırnovi kâdîlarına hüküm ki: Seyyide[tü]'l-muhadderât ilh. kızum sultân dâmet ıs[me]tühâya Tırnovi kazâsından Leskofça ve Radoviçe-i Müslim ve Radoviçe-i Gebr dimekle ma‘rûf üç kıt‘a karyeler havâss-ı hümâyûnumdan olup müşârun-ileyhâya temlîk ü ihsân olunup mülk-nâme-i hümâyûnum virilmişdür. Kadîmî sınurları dahı ta‘yîn ü temyîz olunmasın istid‘â itmeğin buyurdum ki: Çavuşlarumdan Süleymân zîde kadruhû varıcak, te’hîr ü terâhî eylemeyüp ahâlî-i vilâyetden ehl-i vukûf ve mu‘temedün-aleyh müslimânlarla zikrolunan karyelerün sınurı üzerine yöriyüp ma‘mûlün-bih olan sınurları her ne mahalden ise ma‘lûm idinüp yanınuzda bi-hasebi'ş-şer‘ ve'l-kânûn sâbit ü zâhir olan kadîmî sınurına bir alâmet vaz idüp‘ mümzâ huccet-i şer‘ıyye viresin ki, sonra sınurı tebdîl ü tağyîr olmak ihtimâli olmaya. Zikrolunan karyelerün sınurları temyîzinde tamâm ikdâm ü ihtimâm idesin ki, sonra nizâ‘a mü’eddî olacak husûs kalmaya ve illâ netîcesi sizlere âyid olur. Ana göre tedârük idüp hak üzre ta‘yîn ü temyîz idesiz; şöyle bilesiz. [Yev]mü'l-Hamîs, fî 11 Ramazâni'l-mübârek, sene: 972, Kostantıniyye 1021 Mihallü'ye tâbi akıncı tâifesi ve sancağı sipâhileriyle Semendire'ye doğru gitmesi için daha önce kendisine emir verilen Çirmen beyinin bulunduğu mahalde akıncı tâifesiyle beklemesi. Yazıldı. Çirmen beğine hüküm ki: Bundan akdem sana hükm-i hümâyûnum gönderilüp; "Mihallü'ye müte‘allik olan akıncı tâyifesini toycalarıyla ihrâc idüp sancağun sipâhîleriyle Semendire'ye toğru çekilüp yollarda akıncı tâyifesini gereği gibi zabtidüp re‘âyâya zulm ü te‘addî itdürmeyesin." diyü emrüm olmışıdı. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfümle Dergâh-ı Mu‘allâm çavuşlarından Mustafâ zîde kadruhû varıcak, akıncı tâyifesiyle her ne yirde bulunursan ol mahalde tevakkuf idüp akıncı tâyifesini tağıtmayasın. Sonra emrüm ne vechile olursa mûcebi ile amel eyleyesin. 1022* İstanbul'da Camcıhacıali Mahallesi'nde Mahmud adlı kişiye verâseten intikal edip vasisi Saâdet bin Abdullah'tan satın alınan Muhyiddin Evi diye bilinen evin Südde-i Saâdet İkinci Kapıcıbaşısı Mehmed'e temlik olunup mülknâmesinin verildiği. Yazıldı. Nişân-ı hümâyûn oldur ki: Mahrûse-i İstanbul'da Camcıhacıali Mahallesi'nde müteveffâ Muhyiddîn Evi dimekle ma‘rûf ev ki, taşra çıkacak kapunun sağ tarafında olan üç bâb dükkânı müştemil olup ve hudûdınun cânib-i kıblesi sâbıkâ İstanbul Kâdîsı olan Mi‘mâr-zâde Muhyiddîn'ün veresesi mülklerine ve cânib-i garbîsi Husrev Paşa oğlı Kurd Beğ mülkine ve Kazgancı veresesi mülkine ve Subhî ( ) Vakfı'na ve İskender bin Abdullâh nâm yeniçeri mülkine ve yeniçerilikden mütekâ‘ıd Îsâ bin Abdullâh mülkine ve kıbleye mukâbil olan cânibi tarîk-ı hâssa ve Yeniçeri Ağası Alî Ağa mülkine ve cânib-i şarkîsi tarîk-i âmma müntehîdür; müteveffâ-yı müşârun-ileyhün oğlı olup vefât iden Abdülbâkî'nün sulbi oğlı olan Mahmûd nâm sağîrün mülki olup içinde kirâcı sâkin olmağla yevmen fe-yevmen harâba müşrif olup ücreti ta‘mîrine vefâ eylememeğin satılması sağîr-i mezbûra evlâ vü enfâ‘ olup kıbel-i şer‘den bey‘ıne izin virilmeğin sağîr-i mezbûrun vasîsi olan Sa‘âdet bin Abdullâh nâm kimesneden cenâb-ı celâlet-me’âbumdan sekiz bin filoriye iştirâ olunup a‘lemü'l-ulemâ’i'l-mütebahhırîn Rûmili Kâdî-askeri Mevlânâ Hâmid edâma'llâhü te‘âlâ fezâyilehû huccet-i şer‘ıyye virmeğin zikrolunan evi ben dahı mezîd-i ınâyet-i husrevânemden Südde-i Sa‘âdetüm'de İkinci Kapucıbaşı olan iftihâru'l-emâcid ve'l-ekârim Mehmed dâme mecdühûya temlîk ü ihsân idüp bu mülk-nâme-i hümâyûnı virdüm ve buyurdum ki: Zikrolunan ev huccet-i şer‘ıyyede mastûr olan hudûd u sınurı ile müşârun-ileyhün mülki olup dilerse sata, isterse bağışlaya, murâd idinürse vakfeyleye. Ol bâbda evlâd-ı emcâdumdan ve vüzerâ-i ızâm ve ümerâ-i kirâm ve a‘yân-ı devlet ve erkân-ı sa‘âdetümden ve mutasarrıfîn-i emvâl ve mübâşirîn-i a‘mâlden ve gayriden kimesne dahl ü ta‘arruz itmeye ve tebdîl ü tağyîr eylemeye. Her kim tebdîl ü tağyîr iderse ında'llâhi'l-Meliki'd-Dâyim mücrim ü âsim ola. Tahrîran fî evâyili Ramazân, sene: 972 * Metinde hükmün üzerine "mükerrer" kaydı düşülmüştür. 1023 Filek Kalesi zaîm ve sipâhilerinin, Budun ve Peşte'de bulundukları ve Filek Kalesi'ne bir faydaları olmadığı Filek beyi tarafından bildirildiğinden timar sahiplerinin timarlarının bulunduğu sancaklarda istihdam edilmesi. Yazıldı. Filek beğinün kethudâsına virildi. Fi't-târîhı'l-mezbûr. Budun beğlerbeğisine hüküm ki: Hâliyâ Filek Beği Hasan dâme ızzühû mektûb gönderüp; "Kal‘a-i Filek za‘îmleri ve sipâhîlerinden ba‘zınun livâ-i Filek'de beş-on pâre karyesi olup bir pâre karye veyâ bir mezra‘asın Peşte'ye yazdurup ol bahâne ile yâ Peşte'de veyâ Budun'da mütemekkin olup Filek'de olan karyelerinün cümle hâsılını Budun üç-dört günlük yoldur. Anda çekdürüp re‘âyâyı rencîde idüp ba‘zı sipâhînün hod cümle karyeleri Filek'de olup kendü Budun'da veyâhûd Peşte'de olur sipâhînün her zamânda bu serhad hıdmetinde bulunması mühimdür. Zîrâ Kal‘a-i Filek on beş-yiğirmi pâre bâğî kal‘alar mâ-beyninde olup nâ-gâh ol harbî kal‘alar keferesi Memâlik-i Mahrûse'yi tâlân itmek kasdidüp veyâhûd hısâra bir mazarrat niyyetini idüp Budun'da ve Peşte'de olan sipâhîlerün ne fâyidesi olur? Bâ-husûs Filek'ün neferleri ekall-i kalîl olup artucak âdeme ihtiyâc-ı tâmmı vardur. Ol makûle sipâhîlerün tîmârları âhara tevcîh olunmağa emr-i şerîf ınâyet oluna." diyü arzitmeğin buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, kazıyye arzolunduğı gibi ise tîmârları her kangı sancakda atuk ise ol sancağa eşdürüp istihdâm itdüresin. 1024 Hizmetten kaçtığı Karaağaç kadısı tarafından bildirilen Müstecab Çiftliği piyâdelerinden Halil adlı kişinin küreğe konulmak üzere Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Mektûb getüren Dâvûd'a virildi. Fî 12 Ramazân, sene: 972 Hamîd sancağı beğine ve Karaağaç kâdîsına hüküm ki: Sen ki kâdîsın, mektûb gönderüp; "Müstecâb Çiftliği piyâdelerinden Kayadibi nâm karyede mütemekkin Halîl nâm kimesne içün; "Nevbetinde edâ-i hıdmet eylemeyüp dâyimâ gaybet idüp ve hâliyâ emr-i şerîf ile ele getürilüp yolda gider iken tekrâr gaybet eylemişdür." diyü i‘lâm itdüği ecilden buyurdum ki: Göresin; arzolunduğı gibi ise mezkûrı hüsn-i tedârükle ele getürüp mukayyed ü mahbûs yarar âdemlere koşup Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin ki küreğe konıla. 1025 Çankırı sancağında, iftira ile halkı rencîde ettiği bildirilen Halil adlı kişinin küreğe konulmak üzere Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Mezbûra virildi. Fî 14 Ramazân, sene: 972 Kengırı beğine ve kâdîsına hüküm ki: Sen ki [Kengırı] kâdîsısın, mektûb gönderüp; "Hacı Mehmed nâm kimesne ağniyâdan olup kimesneye zulm ü te‘addîsi olmayup kendü hâlinde iken Halîl nâm kimesne şirret ü şekâvet üzre olup mezbûrı ehl-i örfe tutdurup muhkem darbidüp hılâf-ı şer‘-ı şerîf toksan sikke altunın alup ve yiğirmi sikke altunın ehl-i örf alup ve "Cezâyir'e emrolundun." diyü tahvîf idüp ve a‘yân-ı vilâyet mezbûr Halîl içün; "Bunun emsâli şirretden hâlî değildür." [diyü] ihbâr itdüklerin" arzitdüğün ecilden buyurdum ki: Göresin; fi'l-vâkı‘ arzolunduğı üzre mezbûr ehl-i fesâd olup şirret ü şekâveti bi-hasebi'ş-şer‘i'ş-şerîf sâbit ü zâhir olursa şer‘ıle sübût u zuhûr bulan kazıyyelerin sicill idüp mezkûrı yarar âdemlere koşup sûret-i sicilleriyle bile Dergâh-ı Mu‘allâm'a gönderesin ki kü[re]ğe konıla. 1026 Bozok beyinden, Südde-i Saâdet'e göndermesi istenilen Sübhanverdi adlı kişinin hasımlarını Kayseriyye beyinin himaye etmemesi. Yazıldı. Kâsım Kethudâ'ya virildi. Fî 14 Ramazân, sene: 972 Kaysariyye beğine hüküm ki: Dârende Sübhânvirdi nâm kimesnenün hasımları olan Mehemmed ve Cum‘a ve Sungur nâm kimesneler kayd ü bend ile Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderilmeleri içün Bozok Beği Memiş Beğ'e hükm-i şerîfüm gönderilmişdür. Buyurdum ki: Vusul buldukda, mezbûrlara mu‘în olmayup hımâyet itmeyesin. Şöyle ki; mezbûrlara mu‘în olup hımâyet idesin, sancağun alınup âhara virilür; bilmiş olasın. 1027 Haklarındaki fesadcılık dâvalarının görülmesi için emir verildiği halde dâvaları görülmeyip Subhanverdi adlı kişinin çocuklarını yaralayan kişilerin Südde-i Saâdet'e gönderilmeleri. Yazıldı. Kâsım Kethudâ'ya virildi. Fi't-târîhı'l-mezbûr. Bir sûreti dahı; Rûm beğlerbeğisine yazıldı, mühürlü kîse ile Kâsım Kethudâ'ya virildi. Bozok beğine hüküm ki: Dârende Sübhânvirdi nâm kimesne Südde-i Sa‘âdetüm'e gelüp; "Mehemmed ve Cum‘a ve Sungur nâm kimesneler ehl-i fesâd olup defe‘âtle ahvâlleri görilmeğe ahkâm-ı şerîfe virilüp emrüm üzre ahvâlleri görilmeyüp ve mezbûr Sübhânvirdi'nün âlet-i harble yolına gelüp iki oğlın mecrûh itdüklerin" bildürüp ve yoldaşlarından iki neferi Âsitâne-i Sa‘âdetüm'e gelmiş bulunmağın habsolunmışlar idi. Mezbûrlar dahı kayd ü bend ile Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderilmesin emridüp buyurdum ki: Mezbûrları kayd ü bend ile Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin ve koşup gönderdüğün kimesnelere tenbîh ü te’kîd idesin ki yolda gaybet itdürmekden ihtirâz ideler. 1028 Edirne'de Saray-ı Âmire'de bulunan gılmandan bölüğe çıkacak olanların yarısının sağ-kol garib yiğitleri bölüğüne yarısının da sol-kol gurebâ bölüğüne çıkarılıp mühürlü defterinin gönderilmesi. Yazıldı. Edirne'de Sarây-ı Âmirem ağasına hüküm ki: Sarây-ı Âmirem gılmânından bölüğe ihrâc olunmağa kâbil oğlanlar ihrâc olunmak içün Sağ-kol Garîb Yiğitleri Çavuşı Ferruh ile Sol-kol Gurabâ Çavuşı Osmân irsâl olundılar. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfümle varduklarında sarây-ı mezbûrda olan gılmânun eskilerinden bölüğe çıkmağa yarar olanlardan nısfı sağ-gurabâ ve nısfı sol-gurabâya çıkarup ta‘yîn idüp isimlerin ve resimlerin defter idüp mühürleyüp mezbûrlara teslîm idüp irsâl idesin. 1029 Van beylebeyi ve beylerbeyiliğine tâbi Kürdistan beylerinin, tamir olunan Erciş Kalesi'nin etrafındaki hendeğin temizlenmesi ve kale çevresindeki toprak yığınının taşınıp etrafın düzeltilmesi işi için imece usulüyle adam göndermeleri. Yazıldı. Van beğlerbeğisine hüküm ki: Hâliyâ ta‘mîri emrolunan Erciş Kal‘ası'nun handekı ayırtlanup ve metris yirinde mukaddemâ yığılan toprak kal‘adan alçak yirlere taşınup kal‘anun etrâfı düzelüp pâk ü temîz olması lâzim olmağın sancağundan imeci tarîkıyla mu‘âvenete âdem tedârük olunmasın emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, taht-ı livândan kifâyet kadar zahîreleri ve katırları ve bârgîrleri ve merkebleriyle mu‘accelen imeci tarîkıyla ihrâc idüp yarar âdemlerünle kal‘a-i mezbûreye gönderüp dahı kal‘aya karîb yığılan toprağla handekdan ihrâc olunan türâbı kal‘adan ba‘îd zarar gelmeyecek alçak yirlere naklitdürüp kal‘anun etrâfını pâk ü temîz itdürdüp ve zikrolunan toprak taşınup tamâm olunca hısârun nâ-tamâm olan binâsına dahı bir mikdâr âdem istihdâm itdürüp bâb-ı mu‘âvenet ü muzâheretde envâ‘-ı ikdâm ve hüsn-i ihtimâmun vücûda getüresin. Yazıldı. Bir sûreti, Âdilcevâz Beği Mehmed Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Bitlis Beği Sa‘dî Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Berados ülkesine mutasarrıf Hasan Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Muş Beği Bahâ’eddîn Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Hızân Beği Halîl Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Mâmre[v]ân Beği Mîr Mehemmed Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Hakkâri Beği Zeynel Beğ'e. Ri‘âyet ile yazılmışdur. Yazıldı. Bir sûreti, Müküs beğine yazıldı. Yazıldı. Bir sûreti, Şirvi Beği Mahmûd Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, nısf-ı Şirvi'ye mutasarrıf Hasan Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Keysân Beği Hasan Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Albak Beği Zâhid Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Selmas beğine. Yazıldı. Bir sûreti, Üstün Beği Mehmed Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Aspabrut Beği Mehmed Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Bârgîrî ma‘a-Koturdere Beği Mansûr Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Ağakis Beği Ürkmez Beğ'e. Yazıldı. Bir sûreti, Malazgird eyâletine mutasarrıf Imâdüddîn Beğ'e. 1030 Tamir olunan Erciş Kalesi'nde çalıştırılmak üzere, Van beylerbeyinin, Kürdistan sancak beylerinden adam talep ederek imeci usulüyle çalıştırması. Yazıldı. Van beğlerbeğisine hüküm ki: Hâlen Erciş Kal‘ası'nun handekı ayırtlanup ve mukaddemâ metris içün kal‘aya karîb yığılan toprak âhar yire naklolunmağıçün beğlerbeğiliğüne müte‘allik olan Kü[r]distân beğlerine sancaklarından; "Kifâyet mikdârı âdem ihrâc idüp imeci tarîkıyla mu‘âvenet idesiz." diyü ahkâm-ı şerîfem yazılup irsâl olunmışdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, te’hîr ü terâhî itmeyüp gönderilen ahkâm-ı şerîfemi her birine ulaşdurup ve kendü cânibünden dahı mektûb yazup emrüm mûcebince sancaklarından kifâyet mikdârı âdem taleb idüp kal‘a-i mezbûrenün handekın pâk ü temîz itdürmek bâbında envâ‘-ı ikdâm ü ihtimâmun zuhûra getüresin. Husûs-ı mezbûr ehemm-i mühimmâtdandur; ihmâl ü müsâhele itmeyüp itmâm-ı maslahat itmek ardınca olasın. 1031 İstanbul zahiresi için Rum Beylerbeyiliği'nden gelecek koyunlar Çorum ve Bolu sancağına ulaştığında, kimsenin müdâhale etmemesi için yanına adam katılarak İstanbul'a gönderilmesi. Yazıldı. Mahmûd Çavuş'a virildi. Fî 12 Ramazân, sene: 972 Çorum beğine hüküm ki: "Mahrûse-i İstanbul zahîresiyçün vilâyet-i Rûm'dan olıgeldüği üzre koyun ihrâc idüp sâhıbleri veyâ vekîlleri ile gönderesin." diyü Rûm beğlerbeğisine hükm-i şerîfüm gönderilüp emrüm üzre müşârun-ileyh koyun ihrâc idüp gönderüp taht-ı hükûmetüne dâhıl oldukda kimesne dahl ü tecâvüz itmemeğiçün yarar âdem ta‘yîn olunup toğrı İstanbul'a gönderilmesin emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, bu bâbda bi'z-zât mukayyed olup emrüm mûcebince mahrûse-i mezbûre zahîresiyçün koyun gelüp sancağuna uğradukda mu‘temed âdemün ta‘yîn idüp kasabât u kurâda bir ferde koyun satdurmayup ve boğazlatdurmayup ve kimesneye zâyi‘ u telef itdürmeyüp cümlesin bî-kusûr mahmiyye-i mezbûreye gönderesin. Şöyle ki; adem-i ihtimâmunla zikrolunan koyundan sancağunda koyun zâyi‘ ola, özrün makbûl olmaz. Ana göre mukayyed olup emrüme muhâlif iş olmakdan hazer idesin. Yazıldı. Bu dahı. Bir sûreti, Bolı beğine; vech-i meşrûh üzre. 1032 Behram adlı kişiyi Ergene Köprüsü civarında yaralayan zimmî çobanların Südde-i Saâdet'e gönderilmesi. Yazıldı. Tezkireci Hasan Beğ'e virildi. Fî 12 Ramazân, sene: 972 Çorlı kâdîsına hüküm ki: Sûret-i sicil gönderüp; "Yani ve Todora ve dîger Yani ve Petro nâm zimmî çobânlar Behrâm nâm kimesneyi Ergene Köprüsi kurbinde birkaç yirde harbe ile mecrûh eyledüklerine ikrâr itdüklerin" bildürüp ve mezbûr bi'l-fi‘l mahbûs olup lâkin hîn-i muhârebede akçaları alınduğı ve mecrûh-ı mezbûr ol cerâhatden fevtolmak ihtimâli olduğı arzolunmağın buyurdum ki: Mezkûrlarun akçaları alınmış ise alınan akçaları bi-hasebi'ş-şer‘ müteveccih olanlardan ba‘de's-sübût bî-kusûr alıvirüp dahı kayd ü bend ile mezbûrları yarar âdemlere koşup Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin. 1033 İstanbul zahiresi için Rum vilâyetinden koyun gönderilmesi. Yazıldı. Mahmûd Çavuş'a virildi. Fî 12 Ramazân, sene: 972 Rûm beğlerbeğisine hüküm ki: Mahrûse-i İstanbul zahîresiyçün vilâyet-i Rûm'dan şimdiye değin koyun gönderilügelüp hâlen dahı olıgeldüği üzre zahîre içün vâfir ü müstevfî koyun gönderilmesin emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfüm varıcak, bu husûsa bi'z-zât mukayyed olup kadîmden koyun ihrâc olunugelen kâdîlıklara girü olıgeldüği üzre yarar u mu‘temed âdemün gönderüp mahrûse-i mezbûre zahîresiyçün bıçağa yarar vâfir ü müstevfî erkek koyun ihrâc itdürüp sâhıbleri veyâ vekîlleri ile gönderesin ki, gelüp değer bahâ ile bey‘ olunup sâhıblerine ticâret ve mahmiyye-i mezbûreye et bâbında vüs‘at gele. Husûs-ı mezbûr mühimmât-ı umûrdandur; ihmâl ü müsâheleden hazer idüp ikdâm ü ihtimâmda dakîka fevtitmeyesin. Ammâ; bu bahâne ile mübâşir olanlar te‘addî vü tecâvüz itmelerinden ve celb-i mâl eylemelerinden ihtiyât eyleyüp tamâm adâlet ü istikâmet üzre cem‘ itdürüp sâhıbleri veyâ vekîlleri ile gönderesin. 1034 Dulkadir Beylerbeyi Ahmed'e Korucu-oğlu Pîrî ile gönderilen sunkur ve doğanlara Maraş beylerbeyine varıncaya kadar yol üzerindeki kadıların yeteri kadar et tedarik eylemeleri. Yazıldı. Mezbûra virildi. Fî 12 Ramazân, sene: 972 Mar‘aş beğlerbeğisine varınca yol üzerinde olan kâdîlara hüküm ki: Hâlen hâssa-i hümâyûnuma müte‘allik ba‘zı sunkur ve toğanları Dulkâdir Beğlerbeğisi Ahmed dâme ikbâlühûya görünceletmek içün hâssa toğancılardan Korucı-oğlı dârende Pîrî ile irsâl olunmışdur. Buyurdum ki: Mezkûra, hâssa toğan ve sunkurlar ile her kangınuzun taht-ı kazâsına dâhıl olursa akçasıyla kifâyet kadar et bulıvirüp ihmâl ü müsâheleden hazer eyleyesiz. 1035 Mağrib Trablusu Beylerbeyi Turgud'un İstanbul'a gelen kalyonuna Vezir Pertev Paşa'nın hâslarından bedeli karşılığı tereke verilip Çetros İskelesi'nden yükletilmesi. Yazıldı. Karaferye kâdîsına hüküm ki: Mağrib Trablusı Beğlerbeğisi Turgud dâme ikbâlühû âdem gönderüp; "Mahrûse-i İstanbul'a gelen kalyonına bir mikdâr tereke virilmek" bâbında isticâze itmeğin taht-ı kazânda vâkı‘ olan Vezîrüm Pertev Paşa Hâsları'ndan akça ile iki yüz müd tereke virilüp Çetros İskelesi'nden tahmîl olunmasın emridüp buyurdum ki: Hükm-i şerîfümle müşârun-ileyhün kethudâsı Alî varıcak, mûmâ-ileyh vezîrüm hâslarından narh-ı rûzî üzre akça ile iki yüz müd tereke aldurup iskele-i mezbûreden kalyonına tahmîl itdüresin ve ne mikdâr tereke virildüğin bu hükm-i şerîfümün zahrına kaydidüp karadan Südde-i Sa‘âdetüm'e gönderesin. Bu bahâne ile emirden ziyâde deryâya ve küffâr-ı hâksâra bir habbe tereke virilmekden hazer idesin. Sonra özrün makbûl olmaz; bilmiş olasın. [Yev]mü'l-Ahad, fî 14 Ramazân, sene: 972 1036 Sinop kazâsında ortaya çıkan ve halka zulmettikleri bildirilen suhte tâifesinin haklarından gelinmesi.